Ana içeriğe atla

YENİ YAŞAM HEYECANLARI

 


    4/Ocak-2019 tarihinde bu gün zaman sabah saatlerini aşıp öğle saatlerine doğru yaklaşmakta.Dün geceden bu yana sürekliliğini sürdüren yağmur kesildi.Güneş gökyüzünde oturduğum odaya ışıklarını yansıtmakta.Dışarıda ağaçlar ora bura esen rüzgarlarla sallanmakta.Bahçemdeki erik ağacının yanındaki duvar üstüne,kuşlar gece aç kalıp donmasınlar,onları yiyerek gece soğuklarına dayanabilsinler adına epelediğim yemler bir kaç gündür hiç azalmadan öylece duruyorlar.Kediler pusuda kuşların bu yiyecekler için duvar üstüne gelmelerini ve fırsat bulup onları avlamayı bekliyorlar.Yağışlarla duvar üstünde biraz çimlenmişler ama döktüğüm gibi durmaları,soğuklarda yiyecek bulamayan bu hayvanların bu yemlere itibar etmemeleri biraz düşündürücü geldi.Kedileri kollayarak muhakkak bu yiyecekleri bir yolunu bulur tüketirlerdi.Kuşlar yemediğine göre onları oradan alıp evimin arkasındaki bahçenin güneş gören bir kaç gündür ve geceden yağan yağmurların ıslattığı toprağa savurdum.Üzerlerini tırmıklamak gerekiyordu,yerler çamur olduğundan yapamadım.Ürün kaldıracak değilim bunlar bir deneme,çıkarsada çıkmazsada şansa artık.Çıkarlarsa bir kaç avuç döktüğüm bu buğdaylardan bir çuvaldan fazla kaldıracağımdan eminim.İşte üretim ve üretkenlik bu.Hani yaşam hep göstermiştir ya sen bir kadına sevgini verirsin o kadın sana güzel yemekler yapar,verilenen kat kat çok fazlalarını üretir ve en güzeli ise sana seni yaşama bağlayan çocuklar dünyaya getirir misali toprakta verdiğin bir taneyi çok tanelere döndürür.Toprak gerçek ANA dır.İşleyebilirsen bağrından zenginlikler hazineler verir,işleyemez yatar gövde büyüteyim dersen yatmayla gövdenin olamayacağını anlar aç kalırsın.Bahçemdeki mazılar rüzgarla birlikte hışıltılı sesler çıkarmakta,rüzgar bahar serinliğinde.Rüzgarın bu esişi,bedenimi yüzümü yalayıp geçişi hoşuma gidiyor.Kırlara çıkıp tepelerden bakasım,taa uzaklardan esip gelen yellerine kendimi teslim edesim tutuyor.Zaman ne kadar kötü geçerse geçsin,savaş ve sömürü düşünceleriyle emperyalistler,bulunduğumuz coğrafyayı ve orta doğuyu yaşanmaz hallere getirseler de,güneşin doğuşu,ağaçların tomurcuklanıp güvermeleri hayatlarımızda yeni yaşam heyecanları olarak her şey yeniden başlamışcasına bizlere sevdiriyor..04/Ocak-2019 Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...