Ana içeriğe atla

ARA GAZI


       Yer kürede yapılacak,halledilecek hiç bir sorunumuz kalmadı,sırada uzay boşluğundaki gezegenler var.Bir zamanlar Tanrı'nın vasıflarının olduğu söylenen liderimiz,hazinemizin ağzına kadar,tıka basa olduğunu söylediği zamanlarda,yine kürsülerden bir söylevinde, "IMF bizden borç para istedi,bende arkadaşlara verin,gitsin dedim"Dünya ülkelerine borç paralar veren bu kuruluşa borç verebilirsiniz diye,yürütmeyi birlikte üstlendiği arkadaşlarına onay verdiğini söylemişti.Bu çok önemli haberi izlediğim zaman kıkır kıkır önünü kesemediğim gülmelere gark oldum.Yolda sokakta aklımdan çıkmayan bu konuşmalarıyla,görenlerin tırlattı galiba diyeceği,gülmeleri yaşadım.Böyle bir gülme krizlerim,talebelik yıllarımda sınıfta dersteyken de olurdu.Gerçekten bu şekil kriz tutunca,gülmelerinize engel olamıyorsunuz.Gülmek çok güzel bir eylemdir.Ne yazıkki bizim toplumuzda gülme;hafiflik ve cıvıklık olarak değerlendirilir.Ulu orta her yerlerde pişmiş kelleler gibi sırıtamaz,kahkahalar atamazsınız.Bana göre mutlu insan gülebilir ve her insanda fırsat buldukça gülmeli kahkahalar atmalıdır.Neden,buna sebep ne,bizlerde mutlu ülkeler vatandaşları misali,canımızın istediği gibi sevinçlerimizi,kahkahalar atarak dışa yansıtamıyoruz?Yansıtamayız orada durup bir inceleme başlatalım.Bizler vatandaşlar olarak Küçük Emrah'ın bir şarkısında söylediği "Acıların Çocuğuyum" dediği gibi,acılar çeken vatandaş yapılarının çokluğunda bir ülkeyiz.Acıların içinde olan vatandaşlar,acılara alıştıktan sonra gülmeyi,mutlu olmayı hazmedemezler ve gülen kişinin kendilerini hakir gördüğünü yada alay ettiğini sanırlar.Dolayısıyla gülmek bizim vatandaşlarımıza yakışmaz ve toplumda da hoş karşılanmaz.Bizim vatandaşlara;Bir politikacı;oylarınızı bana verin,memleketinize,şehrinize deniz getireceğim,soğuklar artık bitti,güneş'i hiç batırmayacağım demiş oy istemiş ve hemen inanmışlar,bu politikacı devamlı bu şehirden parlementer olarak meclise girmişti.Üzülerek belirteyim oyları veren benim memleketimin insanları.Öldü gitti,kendisi Konya'lı olmadığı halde,vatandaştan yerin göğün oy'unu almıştı.Yeterki siz o politikacının yaptıkları gibi,dini bütün ve dindar bir politikacı olduğunuzu vatandaşa inandırın.Bunun için her ağzınızı açıp ta,her söylevinizde,cami,oruç,namaz,niyaz ilk başlarda gelsin.Bu şekil uslüp ve tavırlar sergileyeceğiniz,göstermelik karakter yapılarıylaa artık bunu başarmışsınız demektir.Bizim vatandaşlar,büründüğünüz bu hüviyetle,her söylediklerinize inanır,onları rahat rahat kandırabilirsiniz.Bu yüzden acılara kavruk vatandaş yapıları çokluğu olan yurdumuzda,gülmek diye bir kavram ve bu kavramın meydana geldiği eylem hoş karşılanmaz.Gülmeyeceksiniz,devamlı,her an dramları yaşayıp,acı ve ızdıraplar içinde görünümlerde olacaksınız.Daha evvel hiç bir bilgisi olmayan birinin,hazinenin başına getirilip,oturtularak,yine hiç bir kimsenin buna karşı çıkmadığı gibi,o kişinin de "Kayın babam ay'a çıkılan iki şeritli yol yaptık dese,bu vatandaşlar inanırlar" dediği ve o şekil değer yargısıyla gördüğü,vatandaşların olduğu bir coğrafyada yaşamaktayız.Hepinizin hemen hemen bildiği bir hikaye vardır,onu buraya kısaca aktarmadan geçemeyeceğim.Yetkililer ateşin olmadığı çok eskilerde,her köye bir çakmak verecekler,verdikleri bu çakmakla da köylüler ateş ihtiyaçlarını gidereceklermiş.Görevliler köylere çakmakları vermek ve dağıtmak için çıktıklarında,köyün birinde köylüye,çakmağı kime teslim edeceklerini sormuşlar.Köylüler hep birlikte muhtarı göstermişler ve çakmak muhtara teslim edilmiş.Muhtar çakmağı eline geçirince,köyde itibarı çok daha fazla artmaya başlamış.Etrafında yalakalar şak şakcılar çoğaldıkça çoğalmış.Tabi öyle oluncada muhtar efendinin kibiride yeri göğü katlayarak artmış.Artık köyde canının istediğinin ateşini yakıyor,yağcı olmayan,kendisine yalakalık yapmayanın ateşleri ve ocaklarıda hiç yakılmaz oluyormuş.Ateşi olmayan ocağı,yanmayan vatandaşlar,muhtarın elinde zarı zarı ağlıyorlarmış.Tüm bunlar yetmezmiş gibi,muhtar birde bu kendisine biat etmeyen köylü vatandaşların tarlalarındaki ürünlerini,çakmağı çakarak yakıyor,zarara ziyana uğratıyormuş.Köyde hemen,hemen her icraat durmuş,köye çerçiler ve satıcılar gelmez olmuş,tarlalar yakıldığından,ürünler kalkmaz olmuş.Bazıları köylerini terk ederek,başka köylere yada gurbetlere gitmeye başlamışlar.Köylülerden biri ara,ara civar köylere gider,o köylerin vatandaşlarının mutluluklarını gördüğü zaman,gıpta eder,imrenirmiş.Bir gün o köydeki vatandaşlardan birine sormuş.Yahu sizler mutlu ve refah içindeyken,biz niye mutsuz ve bedbahtız demiş.Mutlu olan köylü,size çakmak vermedilermi,ateşleriniz yanmıyormu demiş.Mutsuz olan,verdiler ama ateşlerimiz herkeslerin değil,bazılarının yanıyor demiş.Mutlu köylü;çakmağı kime verdiler demiş.Mutsuz köylü muhtara diye cevaplamış.Mutlu olan,olmaz öyle şey demiş.Biz bir tek kişiye çakmağın verilmesinin yanlış olduğunu belirtip,taşı bir başkasına,benzini bir başkasına,çakmağı da bir ötekine verdirdik.Çakmak yanacaksa,üçünün bir araya gelip,ortak kararıyla yanar demiş.Mutsuz köylü şimdi anladım demiş.Demekki biz çakmağı bir kişiye teslim ettirmekle,kendi kendimizi yakmışız demiş.Kıssadan basit bir hikaye.Tasavvuf derki insan Tanrı'dan kopmuş bir parçadır,böyle olunca,sadece asrın liderimizde değil hepimizde göklerdeki babamızın vasıfları var tezini tasavvuf taa felsefeye dönüşmesinden bu yana izahat etmiş.Böyleyken biz neden sandıklara gidipte anayasaya evet dedik,bir tek kişiye işler süratli yapılacak diye yetki ve sulta verdik,onu saraylara oturttuk,yaradanın vasıfları var dedik sandıklarda oylara boğup,başımıza bela ettik?.Şimdi anayasayı yeterli görmeyip,yeni bir anayasanın yapılmasını öneriyor.Yemin billah vatandaş için falan değil.Vatandaş için 1 km.lik yol yapmazlar,stad yapmazlar hizmet yapmazlar.Bu hizmetler yapılırsa,orada belli olmayan bir bedelin,kimlere akacağının belli olduğu bir servet akışları aşikardır.Vatandaş maskeye muhtaç oldu,ilaç diye meledi,meleyişleri dağları,ovaları,umman denizleri aştı da,duyan olmadı.Şimdilerde ay'a,2023 senesinde seferler düzenleyeceğiz diyor.Radyo kanallarından birinde ara,ara arabayla giderken,Kadir Çöpdemir ve ülkemizde futbol oynayıp,çok sevilen,Pascal Nouma'nın "ARA GAZI" diye yaptıkları bir proğram vardı,oraya takılır,dinler ve çok gülerdim.Hakikaten yaptıkları proğramın adından da anlaşılacağı gibi,şarkılardan sonra bir ara gazı verir,dinleyen herkesleri skeçleriyle güldürürlerdi.Bazen diyorum,hakikaten bizim vatandaş yapılarımız bu yalancı politikacılara inanacak kadar,kıt akıllımı?.Vatandaş pazara gidip,pazar ihtiyaçlarını görememekte,doğalgaz kombilerini kıstı yada tümden kapattı,evlerindeki odalarında battaniyeler ve yorganlar altında oturmaktalar,elektrik su faturalarını ödeyemiyor.Birileri ya gerçekten çok akıllı,yada bizim vatandaşlarımız gözleri açılmayan sığırcık yavruları da,annelerinin ağızlarına lokma getirecek kanat seslerini yuvalarında sabırsızlıkla bekledikleri gibi,18 yıldır devlet idaresini,kendi şahsı idaresine döndüren,bu kişinin saltanatına katlanacak kadar,gaflet uykularındamı?.Ne yazıkki hayır diyemeyeceğim.Duyduk duymadık demeyin,peynirli ekmek yemeyin.2023 senesinde ay'a seferler var.10/Şubat-2021 Şerafettin Sorkun/Anamur'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...