Ana içeriğe atla

KURTULUNMAK GEREK




     "Keşke yunan işgal etseydide bizde dinimizi rahatça icra edebilseydik"Bu cümleleri söyleyen soytarı ülkenin en üst makamına danışmanlık yaparak,Cumhuriyet ülkesi vatandaşlarının ödediği vergilerden kendisine birileri tarafından yüksek meblağlarda ölesiye maaşlar ödenmiştir.Yunanın işgal etseydi dediği yer,üzerinde yaşadığımız ülkemiz toprakları.Bu ahmak vatan giderse dininde gideceğini,dinin yaşanamayacağını bilmeyecek,bilemeyecek kadarda zeka özürlü.Buna danışmanlık ücreti ödeyen zihniyette "Kardeşinize oy verin o zaman görün ülkeyi nasıl uçuracağım" diyen din eksenli politikalarla oy alıp,hak etmediği yeri işgal edip orada cumhurbaşkanı sifatıyla oturan,vatandaşın paralarını çar çur eden bir tek kişi.Eder,zira dayattığı bu ucube rejimle kendisine hesap soracak,kendisini denetleyecek kurum ve yetkili yok.Nasırı olan bir kişinin ömrü boyunca nasır yüzünden rahat ayakkabı giyemeyeceğini nasırı olanlar çok iyi bilir.Nasır değerlendirmesini yaptığımız kavramı ülke içinde din eksenli zihniyet ve düşünceleri belli,ayrıca bilimsel araştırması ve incelemesi belli,çağdaş kültürlü insanlarla karıştırıldığı,bu karışıklıkla yönetici seçimlerinde sandıklara gidilindiğinde yönetici koltuğuna oturtulan insanların becerilerinin olmadıkları zuhur edip ortaya çıkmasını dar ayakkabı giyilmesiyle nasıra zarar verecek kadar halka zararlı olacaklarını düşünülmüş ve bu şekil kıyaslama yapılmıştır.Ülke yönetiminin vasıfsız kişi ve kişilere seçimlerle teslim edilmesiyle şakaya gelmeyecek ekonomik sorunları yaratacağı gerçeği kaçınılmmazdır.Bazı cahil vatandaş yapıları yüzünden asırlara yayılacak sürelerde bereketi bol ülkemizinin zenginliklerinden yararlanabilmemiz zor olarak görünüyor.Masum bir inanç diye önemsenmeyip dinle alakası olmayan ve dini kullanarak nemalanmak isteyen kişilere müsahakar davranılması,bunların yasalarca gerekli cezalara çarptırılmamaları,ehil olmayan kişilerin devlet kadrolarını işgal eder olanaklara dönüşmüştür.Her gördüğümüz sakallıyı,her gördüğümüz sarıklıyı din adamı sifatlarıyla değerlendirmelere almamalıyız.Yanlış vaazlar,kafalarına göre fetvalar vermeler,dini istismar ederek kendi çıkar ve görüşleri doğrultularında kullanan bu kişilerin bu tür eylem ve hareketlerine bir dur denilmelidir.Masum görüldü ve itibarlara almadık yada görmezden gelinildi.Kimse kimseye  "Apdestin varmı camiye gidelimmi" cümle ve ibareleriyle bir teklifte bulunamaz.İbadedet gizli yapılır,reklam edilip,cemaatla camilerde hep birlikte yapılır gibi astarsız asılsız beyan ve söylevlerle ayyukalara çıkarılarak sömürülere dönüştürülemez.Bu ve bu şekil öngörüler sokak başı 2 adım ötelere "Allah'ın evleri" bahaneleriyle başka bir sömürü düzeni ortaya çıkmasını gerektirir.Yaradan'ın eve ihtiyacı yoktur.Doğmamıştır doğurulmamıştır o gözle görülebilecek var olan her cismin yaradanıdır.Gezegende her şeyin sahibi olan yaradanı camiler Allah'ın evleri olarak halka ve millete beyanlar edilemez,edilirse arkasında sömürü vardır.Kimse kimseyi peygamberimiz şöyle yaptı böyle yapıyordu anlatımlarıyla onun gibi yaşamaya zorlayamaz.Peygamber;nihayetinde bir insan olup kendi karekter yapısına uyar bir yaşam düzeni vardır bunlar doğrultusunda yaşamını sürdürür ve sürdürmüştürde.Kabül edilirki her insanın karekter yapıları yaşama standartları uygulaması,göstermesi Tanrı'saldır,Tanrı armağanıdır.Kimse kimseyi oruç tutmuyorsun,şu kadar mal varlığın var,zekat vereceksin,dinimizin gereğidir şeklinde cebri zorlamalar altında alamaz.Hayır yapmak,zekat vermek kişilerin vijdanları doğrultusunda yapılır yada yapılmaz,yapılırsada gizli yapılır.Bir elin verdiğini öbür el asla görmez.Çoğu insan yapıları ve hemen hemen tüm islam alemi mukaddesatın gökten indirildiği düşüncesini taşımaktadır.Öyle bir şey yoktur,peygamberin kendisine uykudayken Tanrı buyrukları olarak rüyasında göründüğünü tebliğ edildiğini beyanı üzerine insanlar tarafından yazılarak meydana getirilmiştir.Sadece bizim değil Tevrat,Zebur ve İncil'de o dinlerin peygamberleriyiz diyenler tarafından beyan edilerek yazılmış kitaplardır.Dualar bütün dinlerde olduğu gibi bir birlerinden çalınmıştır,gökten inen bir şey yoktur ayrıca islam peygamberi arap olduğu için arapça kendi ve yardım edenleriyle,rüyalarını Tanrı buyruğu,Tanrı emri diye kitap haline getirilmiştir.Bu doğru da olabilir yanlış ta zira bunu kişi kendisi beyan etmektedir.Bunlara inanan inanır,inanmayan inanmaz.Bunlar bilimsel değildir müsbet ilim çerçevesinde olmadığı için kavramlar kategorilerine alınır.Şu bu dualar denilerek arapça ad verilen bu yazılı beyanlar arapça söylenilmesini gerektirir mecburiyetler hiç değildir.Konuştuğunuz dilde Tanrı'ya bütün istemelerinizi ve dilemelerinizi yapabilirsiniz.Bunların adı yakarıştır,duadır.Bu tür zorlamalarla yeryüzüne bütün dilleri veren Tanrı'nın arapçadan başka dil bilmediği sorusunu akıllara getirmesi olarak akıllı varlık insanın sorguları ve algıları yadırganmamalıdır.Bu tür bilgi ve yanlış inançlar din bilgileri olmayan hacı,hoca,sarıklı,kendi yeterli inancı kadar toplumda yer işgal etmeye çalışan kişi ve kişilerin senelerce süren gelenekler,görenekler,aileden ve dışarıdan yaşayarak,görerek aldığı bilgiler alışkanlıklar olup,kültürümüzü de sarmış içinden çıkılamaz bir vaziyetlere getirmiştir.Haliyle tüm bunlar da din sömürücülerinin sahtekarlıklarını rahatça sürdürebilecekleri bir zemin haline dönüşmüştür.Kadın asırlarca günah kavramı haline getirilip onu bazı ölçütler ve kıstaslara sokup,fikir ve düşünce yapısı men edilip toplumda söz sahibi olması engellenmiştir.Baş örtüsü açıkgöz arap erkeğinin kendi karı ve karılarına başka erkekler göz seyri yapmasın diye uydurulan,kafasına geçirilen bir tasmadır.Tanrı kadına ve erkeğe bir birlerine alaka ve ilgi uyandıracak çekiciliği kendisi vermiştir.Eğer bunu veren Tanrı istemeseydi herşeye kadirdir yaratıcı bu şekil bir hisside gerek kadına ve gerekse erkeğe uygun görmezdi.Düşünülecek olursa yaratıcılığından şüpheler duyulmayan Tanrı'nın kadını baş örtülü yaratamayacak kadar acizmi sorusu akıllara gelir şüpheside kafaları kurcalamış olurdu.Toplumda çalışmadan,hiç bir iş yapmadan Din adı altında bilgisi olmamasına rağmen ahkamlar keserek insanları sömüren,sömürmek için öldüren bir kesim,sömürülerini yaşadıkça sürdürmek istemektedir.Laiklik Anayasımıza değişmez ilkesi olarak konulmasına rağmen bazı siyaset yapıları halktan daha fazla nemalanmak için kendilerini dini bütün algı şarlatanlıklarıyla yanıltarak,yetkide ellerine geçmişse halkın paralarıyla bu tür eylemlerini rahatça reklam ederek laikliği dinsizlik diyerek her fırsatta bu denge niteliği taşıyan mizanı bozmaya çalışmışlardır.Gerçek var olan gözle görülebilen,ispatlarıyla ilkel çağlardan modern çağlara gelinecek öğrenilecek evreleri aşamalı aşamalı geçen,sahiplenilecek bilim değerleridir.Din anca müspet alındığı müddetçe gerçek kişiliğini bulup özgürce vatandaş ilgi ve alakasına mazhar olacaktır ve bu hüviyete kavuşturulup sömürücülerden kurtarılmalıdır.Cumhuriyet sahiplenilmesi gereken öyle büyük bir değerdirki;Din adına  halkı kandıran,uyutan kişi ve zümrelere bile serbestlik tanırken onun tanıdığı bu hak ve özgürlükleri görülüyorki bu kesimler ellerine geçirdikleri fırsatlarla koca bir kitleye dönüşebilecek imkanlara gelindiği zaman kafalarındaki düşüncelere uymayan masum insanlara Afganistan',Libya,Irak'ta olduğu gibi "Yanlış işedi dinimize aykırı" gibi suç ve isnat bahaneleriyle saçma ama korkunç,acımasız,tekbir sesleri getirilerek boğazları kesilen insanlara dinimiz emrediyor diye uyguladıkları garabetin içinde olunduğu zaman yarın çok geç olduğunun farkına varılacaktır ve o zaman artık iş işten geçmiş olacaktır.Bunlardan ilimle irfanla eğitimle kurtulmak gerek.Yakın bir zamanda Göbekli Tepede nereden geldiği bilinmeyen bir emirle yapılan kazı çalışmaları durdurulmuştur.Bu çalışmaların yetkili profösörü ise evinde ölü olarak bulunmuş,kamuoyuna açıklanması kalp krizi olarak beyan edilmiştir.Göbekli Tepede bulunan bulgularda dinlerin yer yüzünde sömürü olarak çıkarıldığı,Adem ve Havva dan tutunda onlarla birlikte bütün peygamberlerin yalan ve düzmece olduğu hususunda bilgilerin ifşası olacağı düşünceleriyle şimdilik bu kazının tamamı dozerlerle torakla kapatılmıştır.Papalıktan tutunda İngiltere ve sömürü uygulamaları yapan ülkelerin hemen hemen hepsinin bu kazıyı tamamen durdurulması baskılarının olduğu haberleri dolaşmaktadır.Düşündürücü hemde çok düşündürücü..İnsanlar bir yalanın içinde ne yazıkki sömürülmeden kurtulamamaktadırlar..14/Ocak-2023 Şerafettin Sorkun/İstanbul'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...