Bireyler bir aralara gelirler,sayıları artıp büyümelerle toplumlaşır,ulus niteleğine erişip,devlet çatısı altına girerler.Orada çoğalıp,güçlenmişlikle geleceklerini güven içinde gören insan yapılarının olduğu toprak parçasında ülkelerini kurarlar.Ülkenin varlığı sınırları çizilmiş topraklar üzerindedir.Bu alan burada doğan,büyüyen,geleceklerine yön çizen insanların sahiplenecekleri vatanlarıdır.Vatanlarında yol alırlarken,tahsillerinden tutunda,çalışma hayatlarına,sosyalleşip sanatsal ve sportif faaliyetlerine,yaşadıkları aşklarına kadar eylemler içinde olurlar.Üretirler,üretttikleri devam ederken,yaşlandıklarında,yaşamın mutlak olunması gereken zorunluluğuyla,ömürleri son bulup,ebediyete intikalleri olur.Çalışmak gerekir vatan topraklarının üzerinde.Gelecekleri ve çocuklarının yarınları,daha müreffeh bir yaşamları olsun gayeleriyle,çok daha çok çalışmaları gerektirir.Nüfuslar arttıkça kalabalıklar olur.İnsanlar aldıkları eğitimlere dayalı tasniflenip,sınıflanırlar.Sadece eğitim değildir sınıflamalarla tasniflenen.Ülkelerin zenginlik kaynakları,bu kaynakların ranta dönüşmesi akılcılıkla tasniflenmelerinde idareninde önemi çok büyük etkendir.Bilim eksenini ön plana almayıp bağnazlık ve rahmaniyet kavramlarına itibar eden insan yapılarında çağın gerektirdiği yeniliklerin körertilmesi,görmezden gelinmesi,uyuyan bir toplumun zuhuru demektir.Toplumlarda emek vereni vardır ayrıca emek çalanı.Yeyici bitirici hazıra konanı vardır,çırpıcı yok edeni,başkalarının üzerinden asalak yaşamayı huy edineni.Birde hakkı adaleti bileni,üretmeyi ve çalışmayı seveni.Böyle olduğu için önce muhalif-halif ve gerekirse Dünya literatüründe ordünayüs seviyelerine gelmiş gerçek hukukçulardan oluşan katılımlarla bir kurul oluşturulmalı,Dünya'da modern ülke haline gelmiş ülkelerin yasalarıda baz alınarak hak hukuk adelet düzeninin en önemli organları olan yasalar yapılmalıdır.Adalet düzeni,hak ve özgürlükler ;insanların rahat ve huzur içinde ebedi vatanlarında yaşayacakları garantilerinin olacağı Anayasalarla güvencelerdedir.Bu çıkarılan yasa gerçek hak hukuk ve adalet çarkı olarak işler ve herkes bu yasaya uymak zorunluluğundadır.Eğerki yasa yok edilir ve kim olursa olsun bir başkasının temayülü doğrultusunda işlemlere tabi tutulursa o ülke ülke olmaktan çıkar ve hiç bir ülke tarafındanda ülke nezdinde değer ve itibar görmez.Yasalar kişi ve kişilere ayrıcaklı hale dönüştürülürse fakirlik,fukaralık başlar.Fukaralıkla ayrışmalar kendiliğinden devreye girer.Fukaralara bol vijdan yapılır,şükret mesajları vurgulanarak öte dünyada Allah tarafından bu zorluklara katlandıkları için mükafatlandırılacaklarının beyanları başlar.Kimler tarafından?Sömüren bedavacılar tarafından.Sömürünün gereği ve mantalitesi budur.Bir kavram vardır.İnsanları cahil bırakarak bunun içine yuvarlayarak orada görmedikleri bir gücün teslimiyatı içine alırlar.Bizim Büyük Atatürk'le birlikte ülke olup cumhuriyetimizin ilanıyla sınırları çizilen vatan topraklarımızda din kavramı laiklikle birlikte kontrol altına alınmış gibi görülmüş isede bu kavram kendisine bir kesimden destek bulup beslenerek özgür ve hür iradeyi devamlı çember içine almak isteyip,insanları çağdaşlıktan ve ileri görüşlülüklerden men ederek günah kavramı içine sokup,dar alanlardaki kendi sınırları içinde tutarak Tanrı böyle istiyor denilerek adeta hapsederek,bu vesileyle sömürmek istemektedirler.Bu düzeneğin tam ortasında en merkezi yerindeyiz.Tanrı böyle istememektedir.O,şu,bu,onlar,bunlar kan emici sahtekarlar sömürülerini Tanrı ile eşleştirerek yapmakta ve en büyük yalanlarınıda,onun adını kullanarak,onuda dolaylı ortak ederek masum insanları kandırmaktadırlar.Nasıl kurtulunacak bu sömürü sarmalından?Elbette eğitimle,bilimle,irfanla,cehaletten aymayla ve sağlam bir ANAYASA ile.Anayasaları olmayan devletler devlet sayılmazlar,vatandaşlar ise ölesiye iktidarda kalmak isteyen kişilerin idaresinde kalırlar ve onun tebası haline ve ümmetine dönüşürler.Anayasalar yok edilirlerse seçim veya daha başka sebeplerle ülke idaresini eline geçiren zihniyetler,halka kafalarına göre her tür zalim ve zorbalıkları yaparlar.Anayasalar ülke içinde yaşayan insanların,ırk,din,dil ayrımı yapmaksızın koruyucu güvenceleri ve siboplarıdırlar.Görevler ve mertebeler gelir geçer,devletin en tepesindeki şu anda yetki sahibi olan kişilerde gelip geçicidirler ama yasalar kalıcı ve her daim devlet imkanlarını kendi çarkları doğrultusunda kullanmak isteyen şahıslara karşı vatandaşları koruyucu değişmez kurallardır.Hiç bir fert kim olursa olsun yasayla işgal ettiği yerde,aynı yasanın verdiği bir hükmü kendi görüşlerine uymuyor,yansıtmıyor diye ben yasaları tanımıyorum diyemez ve o ülkenin en önemli yasası olan ANAYASA yı yok hükmünde sayamaz..17/Kasım-2023 Şerafettin Sorkun/Konya'dan
Bireyler bir aralara gelirler,sayıları artıp büyümelerle toplumlaşır,ulus niteleğine erişip,devlet çatısı altına girerler.Orada çoğalıp,güçlenmişlikle geleceklerini güven içinde gören insan yapılarının olduğu toprak parçasında ülkelerini kurarlar.Ülkenin varlığı sınırları çizilmiş topraklar üzerindedir.Bu alan burada doğan,büyüyen,geleceklerine yön çizen insanların sahiplenecekleri vatanlarıdır.Vatanlarında yol alırlarken,tahsillerinden tutunda,çalışma hayatlarına,sosyalleşip sanatsal ve sportif faaliyetlerine,yaşadıkları aşklarına kadar eylemler içinde olurlar.Üretirler,üretttikleri devam ederken,yaşlandıklarında,yaşamın mutlak olunması gereken zorunluluğuyla,ömürleri son bulup,ebediyete intikalleri olur.Çalışmak gerekir vatan topraklarının üzerinde.Gelecekleri ve çocuklarının yarınları,daha müreffeh bir yaşamları olsun gayeleriyle,çok daha çok çalışmaları gerektirir.Nüfuslar arttıkça kalabalıklar olur.İnsanlar aldıkları eğitimlere dayalı tasniflenip,sınıflanırlar.Sadece eğitim değildir sınıflamalarla tasniflenen.Ülkelerin zenginlik kaynakları,bu kaynakların ranta dönüşmesi akılcılıkla tasniflenmelerinde idareninde önemi çok büyük etkendir.Bilim eksenini ön plana almayıp bağnazlık ve rahmaniyet kavramlarına itibar eden insan yapılarında çağın gerektirdiği yeniliklerin körertilmesi,görmezden gelinmesi,uyuyan bir toplumun zuhuru demektir.Toplumlarda emek vereni vardır ayrıca emek çalanı.Yeyici bitirici hazıra konanı vardır,çırpıcı yok edeni,başkalarının üzerinden asalak yaşamayı huy edineni.Birde hakkı adaleti bileni,üretmeyi ve çalışmayı seveni.Böyle olduğu için önce muhalif-halif ve gerekirse Dünya literatüründe ordünayüs seviyelerine gelmiş gerçek hukukçulardan oluşan katılımlarla bir kurul oluşturulmalı,Dünya'da modern ülke haline gelmiş ülkelerin yasalarıda baz alınarak hak hukuk adelet düzeninin en önemli organları olan yasalar yapılmalıdır.Adalet düzeni,hak ve özgürlükler ;insanların rahat ve huzur içinde ebedi vatanlarında yaşayacakları garantilerinin olacağı Anayasalarla güvencelerdedir.Bu çıkarılan yasa gerçek hak hukuk ve adalet çarkı olarak işler ve herkes bu yasaya uymak zorunluluğundadır.Eğerki yasa yok edilir ve kim olursa olsun bir başkasının temayülü doğrultusunda işlemlere tabi tutulursa o ülke ülke olmaktan çıkar ve hiç bir ülke tarafındanda ülke nezdinde değer ve itibar görmez.Yasalar kişi ve kişilere ayrıcaklı hale dönüştürülürse fakirlik,fukaralık başlar.Fukaralıkla ayrışmalar kendiliğinden devreye girer.Fukaralara bol vijdan yapılır,şükret mesajları vurgulanarak öte dünyada Allah tarafından bu zorluklara katlandıkları için mükafatlandırılacaklarının beyanları başlar.Kimler tarafından?Sömüren bedavacılar tarafından.Sömürünün gereği ve mantalitesi budur.Bir kavram vardır.İnsanları cahil bırakarak bunun içine yuvarlayarak orada görmedikleri bir gücün teslimiyatı içine alırlar.Bizim Büyük Atatürk'le birlikte ülke olup cumhuriyetimizin ilanıyla sınırları çizilen vatan topraklarımızda din kavramı laiklikle birlikte kontrol altına alınmış gibi görülmüş isede bu kavram kendisine bir kesimden destek bulup beslenerek özgür ve hür iradeyi devamlı çember içine almak isteyip,insanları çağdaşlıktan ve ileri görüşlülüklerden men ederek günah kavramı içine sokup,dar alanlardaki kendi sınırları içinde tutarak Tanrı böyle istiyor denilerek adeta hapsederek,bu vesileyle sömürmek istemektedirler.Bu düzeneğin tam ortasında en merkezi yerindeyiz.Tanrı böyle istememektedir.O,şu,bu,onlar,bunlar kan emici sahtekarlar sömürülerini Tanrı ile eşleştirerek yapmakta ve en büyük yalanlarınıda,onun adını kullanarak,onuda dolaylı ortak ederek masum insanları kandırmaktadırlar.Nasıl kurtulunacak bu sömürü sarmalından?Elbette eğitimle,bilimle,irfanla,cehaletten aymayla ve sağlam bir ANAYASA ile.Anayasaları olmayan devletler devlet sayılmazlar,vatandaşlar ise ölesiye iktidarda kalmak isteyen kişilerin idaresinde kalırlar ve onun tebası haline ve ümmetine dönüşürler.Anayasalar yok edilirlerse seçim veya daha başka sebeplerle ülke idaresini eline geçiren zihniyetler,halka kafalarına göre her tür zalim ve zorbalıkları yaparlar.Anayasalar ülke içinde yaşayan insanların,ırk,din,dil ayrımı yapmaksızın koruyucu güvenceleri ve siboplarıdırlar.Görevler ve mertebeler gelir geçer,devletin en tepesindeki şu anda yetki sahibi olan kişilerde gelip geçicidirler ama yasalar kalıcı ve her daim devlet imkanlarını kendi çarkları doğrultusunda kullanmak isteyen şahıslara karşı vatandaşları koruyucu değişmez kurallardır.Hiç bir fert kim olursa olsun yasayla işgal ettiği yerde,aynı yasanın verdiği bir hükmü kendi görüşlerine uymuyor,yansıtmıyor diye ben yasaları tanımıyorum diyemez ve o ülkenin en önemli yasası olan ANAYASA yı yok hükmünde sayamaz..17/Kasım-2023 Şerafettin Sorkun/Konya'dan
Yorumlar
Yorum Gönder