Ana içeriğe atla

RUH DİNGİNLİĞİM

    Sabahın erken saatlerinde gün doğmadan hani şu kuşluk vakitleri dediğimiz seher yelinin ağaçlar üzerindeki yaprakları hışır hışır hışırtatarak sesler çıkarttığı zamanlarda beni uykuları bırakıp kalkmalara zorlayan neden ve sebepler yokken erkenden uyanışlarım taa çocukluğumun harman zamanlarından kalan alışkanlıklarımdan olsa gerek.Bu benim kurulu saatler gibi hiç değişmeksizin devam eder bu saat kalkışlarım sadece bana mahsus bir özellik olarak düşünülemez.Eminim gezegen üzerindeki çok insan benim kalkış saatlerimdeki kalkışları hayatları boyunca istisnasız yapmaktalar ve harfiyen uygulamaktalar.Yıllar evvelinden Konya Gazi Lisesinde birlikte okuduğumuz sınıf arkadaşlarımdan Rahim Soral yıllar sonra hayatın bizleri bir yerlere savurup her birimizi gezegenin bir yerlerine dağıtmış ve bu dağıtmalarla tesadüfi bir yerlerde karşılaşmamızla,bir araya gelmelerimizden birinde,bir yerlerde oturup eski günlerden konuşurken kendisinin daha okulun ders saati başlamadan (Ders başlama saati 08,30) çok daha önceden kalkarak traktörle bir kaç dönüm arazi sürdüğünü,yorgun argın okula geldiğini anlatmıştı.Bunu neden anlatmayı gerek duymuştu?Öğretmenlerimiz bir şeyler anlatırlarken öğrencilerin bakışlarından,yüz görünümlerinden derslere kendilerini verip vermediklerini çok iyi algılarlar,uyur uyanık pozisyon ve durum sergileyen öğrencilere "Evladım ben ne demiştim tekrar edermisin" gibi sormalarında sordukları soru karşısında öğrenci afallar yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirir ve tüm sınıfta o arkadaşımızın bu şekil avel duruma düşmesine güler teneffüslerde de o arkadaşımızla alaylar ederdik.Rahim Soral arkadaşımız şartların gereği okul paydoslarında koştura koştura araziye gidip çift sürmeye başlamasıyla,çifti bitiremediğinden ekim zamanı sabahlarıda bu arazilerdeki sürme işlerini sabahın çok erken saatlerinde kalkarak tamamlamaya çalışması bizlerin bilmeziye bu arkadaşımızla alay etmemiz gerektirecek bir durum olarak değilde ders alınacak,övünç duyulacak,taktir edilecek bir durum olduğunu yıllar sonra Rahim Soral arkadaşımın anlatımıyla öğrenebiliyorum.Bizim ve bizden evvelki evre gençlerinin hangileri böyle bir uğraşların içinden gelmediler,böyle hayat şartlarının içinde değillerdi?.Hemen hemen çoğumuz bu şartlarda büyüdük,bu çalışmaların içindeydik,bu uğraşları yaptık,bir nebzede olsa ailelerimize katkılarda bulunduk.Üretkenlik,emek verme,çalışma Anadolu insanının her hücresinde var.Yeterki iş göster,bir oylamanın içine alıp uyutma.Dağları devirir düz eder,aşılmayacak engebeler bırakmaz,ayağının değmediği yer kalmaz.
Evet seher yeli küfür küfür eserken her sabah olduğu gibi erkenden kalkıp diktiğim,şekillenmeye başlayan fidelerimi defalarca kontrol etmeme rağmen akşamın çöküp bir günün geçip sabaha ermesiyle yeni baştan gözden geçirdim.Aralarında çapayla çapalanacak yerleri çapalayıp düzelttim,yanlarında biten yabani otları köklerinden çıkardım,sularını verdim,bahçede bazı yerlere kuşların su bulamazlar düşüncesiyle koyduğum sulukların sularını tazeledim.Mevsimin gereği yeni yavruları olan kuşların yavrularını uçurmaya başladıkları bu saatler onlar adına süregelen bir yaşam döngüsünün şaşmaz kuralı ve bende onların bana sundukları bu cıvıltılarla ruh dinginliğinin en mutlu anını yaşamaktayım.23/Mayıs-2020 Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...