Ana içeriğe atla

MEHMET SELÇUK




     Her kentin,her yerleşim yerindeki insanların sosyal ilişkilerinin paylaşıldığı ve devam ettiği kültürlerinde,belirgin insan tiplerinin etkisinde kalınmış ve sılaları gözlerinde canlanışlarda hatıraları arasında bu kişilerde fazlaca yer işgal etmişlerdir.Bu insan tipleri yaşanılan çevrede ama giyim tarzlarıyla ama yaptıkları iş ve bu işteki mahirlikleriyle sembol olmuşlardır.Bozkır'da benim zaman dilimi içindeki geçirdiğim yıllarda,bu kentte yaşayan insanların daha evvel,ülkemizin İstanbul,yahut başka kentlerine hayat şartları gereği gitmeleriyle sonrada tatil yahut memleket,eş,dost akraba ziyaretli amaclı dönüşlerinde Bozkır'a gelenler maddi imkanlarına göre,yahutta zamanları dar olup,kendilerini Bozkır'a getiren otobüs geç saatlerde gelmiş ise,köylerine varabilmek için Bozkır-Otogarının etrafında hazır kıta köylere yolcu götürmek için bekleyen jeeplere itibar edilirdi.Otagar dedimde Bozkır otagarını o zamanlarındaki haliyle biraz tasfir edeyim.Öyle peronlarına otobüslerin dizildiği, yolcuların oturulacak banklar olupta,oralarda otobüslerin kalkış saatlerini bekleyecekleri,şimdiki zamanlardaki yolculuk yapacağınızda uğrayıp gördüğünüz modern yerler gibi düşünmeyin.Kazanın içinden geçen Çarşamba çayına bakan şehrin yapısına göre taksim edilmiş bir alan,bu alanın yanında bir kahve,kahvenin içinde bir köşede tahta masa,masanın yanına koyulan tahta sandalye üzerinde oturup yolculara bilet satan kişinin ve kahve önüne yolcu sayısına göre yanaşan bir tek otobüsle yapılırdı yolculuklar.Otobüs Konya'ya gider Konya'danda tekrar Bozkır'a dönerdi.Sonraları bu seyahat ve seferleri daha sık saatlerle İstanbul seferi ise haftada bir kez yapılmak üzere gelişen imkanlar çerçevesinde artırıldı.Ben Bozkır'da iken sıklaşan sefer sayılarını görmedim.Zaman içerisinde Bozkır'a geliş ve gidişlerimde şahit oldum.Bu anlattığım yıllarda yolcular koltuklara göre tamamlandığında,otobüsün koridor aralarında ayakta gidecek kişilerde muhtelif göz kararıyla tastamam olunca kalkış saate göre değilde,biletleri satanın "Otobüs kalkıyor Konya yolcusu kalmasın" demesiyle düzenlenen ve işleyen bir seyirdi.Bozkır'da Konya'ya gidiş seyrü seferleri bu şekilde yapılıyordu.Gurbet ellere gidip,gurbetlerden köylerine dönenlerin gelişlerinde fazla eşyalarıda varsa köylerine gidecek başka vesait olmadığından garajın yanında bu amaca hizmet için bekleyen jeeplere itibar edilirdi.Gurbet ellerden dönenler garaj yanında yolcu bekleyen bu araçlardan özel olarak tutar,köylerine giderlerdi.Tabi gurbetten köyüne dönen kişinin jeep tutarak köyüne gelmesi "jeep tutarak gelmiş" adı altında yansıma olur,köydeki paranın pulun olmadığı o dönemlerde oralarda,gurbet ellerde yokluk görmedim,para pul kazandım anlamında bir övünç ve kasılma meselesi olduğunuda burada belirtmek isterim.Diğer türlü köylerden Bozkır'a gidişler ve gelişler varsa köylerinde imkanlar dahilinde eski püskü bir araç onunla,yoksa Bozkır'ın Cuma Pazarı olduğu zamanlarda ya eşeklerle yahutta ata binecek,ata bakacak imkanı varsa atlarla pazar ihtiyaçlarını görmek için yapılan seyirlerdi.Zaman içinde makinalaşma arttıkça açık kamyonların üzerine ama yumurta sepetleri ama yağ kürünkleri ama pazardan bir şeyler alıp içine koyacakları ürünleri taşımak için çul yahut al heybeleriyle bu araçların açık kasalarına doluşmuşlar,varacakları köylerine ulaşımları bu şekilde yapmışlardır.Jeep kültürünün başladığı evrelerde Bozkır'da bu jeepcilerden en unutulmazlarından,ünü tüm Bozkır havalisi tarafından bilinen birisi Cipci Kadir lakabınıda olan Kadir amcaydı.Cipci kadirin belirgin insan tiplemesi özelliğinden ayrı,belleklerde yer işgal eden karizmasını tamamlayan kalın mercekli gözlüklerinin olmasıydı.Normal yaşamında bile doğru dürüst göremezken,gözlükleriyle cip kullanması tüm Bozkır ve çevresi tarafından onu en meşhur unutulmaz insan tiplemesi yapmıştır.Bozkır'da o zaman diliminde yaşayanların cipci Kadir'i tanımayanı yoktur ve hatta o yıllarda jeep kullanırken birkaç kazada yapmasına rağmen onun cipine binmekten asla vazgeçilmemiştir.Elbette yaşanılan her zaman diliminin içerisinde bu örneklemelerini yaptığım insanlar gibi çoğu insanlar herkesin bir hikayesi vardır misali karakteristik hayat tarzlarıyla yaşamışlardır.Bunlardan bazıları,kişilerin kafalarında çoğunlukla ortak yer işgal edip unutulmamışlardır.Ben kendi yaşadığım evrelerdeki zaman diliminden bahsedeceğim.Yine yeşil ve şirin Bozkır'ımızın en önemli unutulmaz simalarından biri Vıdı Vıdı'dır.Vıdı Vıdı çalışkandır,yüreklidir,insancıl yanları ağır basan Vıdı Vıdı'ya Bozkır insanımızın ahraz olmasından dolayı biraz şaka yapması gülmek amaçlı günlük yaşamın vazgeçilmezi haline gelmiş ve bu anları yaşayanlar Bozkır'la Vıdı'yı unutulmaz olarak hayatlarında özdeşleştirmiştir.Tabi Vıdı'da bu şakalara bazen kızar bazende bu şakalardan hoşlandığı olmuştur.Vıdı Bozkır'lının takmış olduğu bir lakaptır.Karadayı vırrık ayrı bir değer olarak anılarımızda canlanır.Onu Bozkır Çarşamba çayının sularının azaldığı zamanlarda,çayın içindeki derin olmayan yuka sığ suların üstüne bir masa sandalye atarak ve masayada bir rakı şişesi açıp,yavaş yavaş demlenirken "Oy Falfara Falfara" şarkısını çatlak sesiyle bağıra bağıra söylediğini hatırlarımda hiç unutmadım.Gabak Hoca lakaplı,benim değerli ilk öğretmenim bende olduğu gibi onda okuyan talebelerinde unutulmazları arasındadır.Atatürk İlkokulundaki Başöğretmenimiz Zeki Tansel de güler yüzlülüğü,öğreticiliği ve müşfikliğiyle biz öğrencilere güven veren görünümüyle unutulmazlarımız arasındadır.Yaz günlerinin başlamasıyla çarşı içinde Atatürk ilkokulunun karşısında,daha evvel var olup şimdi ortadan kaldırılan kulenin,bu kule kaldırılıp yok edilmesiyle o kuleyi görüp,o kulede anıları olanların tüm hatıralarınında yok edilmesine neden olunmuştur.Kule diye adlandırıan yer Bozkır'ın ortasındaki koca bir dağdır.Bu dağı Bozkır'lılar kule olarak adlandırılmıştır.Bu dağın dibindeki düzlük olan Bozkır'ın mahallelerine dağılan alandaki bir tek çınar ağacının altına çadır kurup kokusu halâ burnumda olan,leziz köfteler yapan Bozkır'a sembol olmuş Çetin-Metin ikiz kardeşlerin Babaları Bozkır'ın unutulmazlarındandır.Onun kısa ak saçları uzun boyuyla işini yaparken kendisini tamamıyla işine verip bu uğraşı ve işlerin belirli bir süre sonra bitmesinin arasında gözlerinin kısıp bir sandalye üzerine oturup sigara tüttürmesi yine en çok unutamadığım anılarımda yer işgal eder.Daha bu satırlara sığdıramayacağım bir çok insan olmasına rağmen ben o zamanlardaki şimdiye kadar huyuyla,suyuyla,karakter yapısıyla ve oynadığı üst düzey güzel futboluyla tanıdığım Mehmet Selçuk abimden bahsedeceğim.Bozkır Gençler Birliğinin o zamanlarki kadrosunda Mehmet Selçuk abim kendinden büyük futbolcu kadrosunun arasında küçücük olmasına rağmen şimdilerde sizlerin belleklerinizde Maradona,Messi,Ronaldo olarak bildiğiniz tanıdığınız üst düzey futbolcular gibi,Mehmet Selçuk Abimizde;
çocuklar olarak belleklerimizde "Büyüyünce bende onun gibi olacağım" düşüncelerini taşıdığımız unutulmayanlarımız arasındadır.Küçücük yaşlarında Bozkır Gençler Birliği futbol takımı kadrosuna girip,güzel futboluyla ve bilhassa top saklayışları,adam eksiltme adam geçme,bu geçişleriyle boş alan yaratıp forvet oyuncularına cetvel gibi düz topu havaya kaldırmadan(Top havaya kaldırılıp yüksekten atılırsa takımın gole gidecek forvet oyuncusu topu alasıya kadar zaman kaybı yaşayacağından rakip oyuncu onu markaj edebilir.Bu yüzden iyi bir pas düz,yerden ve koşu yoluna olması gerekir) paslar atarak forvet oyuncularının rahat bir şekilde kale kapısına kadar inmelerini sağlayarak maçlarda seyircilere heyecanlar yaratıp herkeslerin hayranlığını kazanmıştır.Bozkır halkının;Mehmet Selçuk'a beyefendi kişiliği,küçüklerine sevgisi ve öğreticiliğiyle, büyüklerine saygısı çokluğundan tümden ilgi ve sevgisi vardır.O dönemlerde Bozkır'da şimdilerdeki gibi siyasi ve dini anlayışlara dayalı kadın itilmişliği yoktu.Bozkır kadını çok sosyaldi ve havaların yaz ve bahar aylarına rastladığı futbol müsabakalarında gruplar halinde maçlara giderlerdi.Mehmet Selçuk teknik becerileri yüksek oyunculuğuyla,Bozkır Gençler Birliği spor kulübünün şimdiye kadar gelmiş geçmiş en kaliteli futbolcularının olduğu ilk 11 dediğimiz kadrosuna çok küçük yaşlarda girmiş,dikkat çeken değişik figürlü futbol oyunuyla Bozkır'ın efsaneleri,unutulmayanları arasında yer almıştır.Bozkır Gençler Birliği'nin o zamanki takım kadrosu,hafızalardan unutulmamış halâ akıllarımızdadır.Kalede Akçapınarlı Kara Süleyman,zaman zaman Erdem Abi,Tayfur lakaplı Apdullah Koçak Abimiz, Üçpınar'lı Halil (Bunlar farklı evrelerde kalede yer almışlardır) tabiri caizse gol yemeyen uçan kalecilerdir.Kırmızı Pancar dediğimiz Kemal Abi,Mehmet Cebe Abimiz,İsmet Çiftçiler,Ahmet Şahinler,vücut çalımlarıyla rakip müdafa oyuncularının korkusu satrafor,Amcam Harun Sorkun,Ahmet Bakar abilerim ve isimlerini şimdi hatırlayamadığım o kadro arasında beynindeki düşünceleri ayaklarında en iyi şekilde icra ederek yer bulan Mehmet Selçuk abimdir.Futbolcu olarak bütün Dünya'da akla yukarıda adlarını sayıp örnekleme yaptığım yıldızlar gelir.Bu yıldızlar imkanların onlara yarattığı fırsatlarla milyonlar tarafından tanınmışlardır ama bu fırsatı yakalayamamış kişiler imkansızlıklardan dolayı onlardan çok daha üstün özellikte olmalarına rağmen su yüzüne çıkmamışlardır.Elbette o zamanki anlayışlarda ebevynler çocuklarının futbol oynamalarına müsade etmezler ve hatta çoğu babalar şeytan işidir anlamında niteleme ve sifatlarlada çocuklarının boşa zaman harcadıklarını düşünmüşlerdir.Mehmet Selçuk abimiz takımın maçlarında top ayağında iken rakiple kendi arasındaki zaviyeyi çok iyi ayarladığı gibi forvet oyuncularının koşu yoluna seyircinin beklediği muhakkak gol olacak pasları atan büyük futbol dehalarından biridir.Bu şekil pasları şimdi bile çoğu takım oyuncuları uygulayamamaktadır.Böyle paslar hem kendi oyuncularının sakatlanmamalarına,hemde rahat top alışlarında ve topu amaca uygun şekle döndürüşte yani gole ulaşmada sonuca gidilmiş bir gerçektir.Adam nasıl azaltılır,rakip;amaca uygun diriplinglerle nasıl oyundan düşürülür,gol yollları açmada forvet oyuncularına nasıl imkanlar hazırlanır Mehmet Selçuk bütün bunları mükemmelleştirerek o büyük abileri arasında takım formasını çok küçük yaşlarda hak ettiğini göstermiş ve zaman zaman ise futbol yaşantısı boyunca hem hocalık yaparak(Antrenörlük) hemde oynayarak sürdürmüş,yaşının çok ileri geldiği bu evrelerde bile oynadığı futbolla Konya'daki futbol müsabakalarında Konya seyircisine"Bu adam kim böyle" dedirtecek kadar hayretler ettirip,seyircilerin beğeni ve taktirlerini toplamıştır.Bozkır'da,onun oynadığı futbolu bilenler tarafından bir efsane olduğu düşüncesi silinmemecesine o evrelerde bulunan kişilerin hatıralarında yaşamaktadır.Selam olsun yaşayan efsane değerli Abim...24/Kasım-2015 Şerafettin Sorku/Konya'dan


Yorumlar

  1. Bu yazıda geçen bir çok şahsiyet üzerlerine roman yazılacak insanlar bir yazıya bunların hepsinin sığdırılmış olması okuyuculara yazıda geçenlerde büyük haksızlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğin tüm kişilerin Bozkır'da görselimden hafızalarımda işgalleriyle alttaki sayfalarda yerleri vardır.

      Sil
  2. Mükemmel yazmışsınız. Tebrik ederim. Bu yazılarınızın bir kitap haline getirilmesini temenni ederim.
    Ali Ulvi Ülker

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...