Ana içeriğe atla

KAPADOKYA


   
Hayat beklentilerinizin dışında bir yollara sürükleyebilir seyrinizi.Seyir;durmak,gitmek,oturmak,çalışmak,uyumak gibi,ömür içinde geçirdiğiniz evrelerdir.Bu evrelerde kuşlar gibi derelerden,tepelerden,yaylalardan,dağlardan,koyaklardan uçmaları,geçmeleri düşlersiniz.Ederi en yüksek değerlerde olan para birimlerinden çantalar dolusunu hayallerinizin iç dünyasına sığdırabilir bu manihullelerden keyifler alabilirsiniz.Kötü kötü düşünceler üretmektense böyle manihulleler içinde olmak,kimselere zarar vermez.Hayallere dalarak mutlu olmanın,birilerinin canına,malına tecavüz edenler ile kıyaslanmalarla düşünülecek olursa,kimselere pek zararlı olduğu söylenemez.Hayaller kurup,hayallerle mutlu olmaya çalıştığınız için yaygara yapan,iktidar olabilmek için halkın oylarına kadar çalan çırpan,bizlerin geleceklerini,yaşamlarını tutu haline getirip bütün güzelliklerden men eden politikacılar kadar alçak değilsiniz.Bu yüzden yaşamınıza biraz olumlu hayaller katmanın zararı yok sizleri mutlu etmek için faydaları vardır.5/Ocak-2018 tarihi itibarıyla yeni yılın ilk seyahatini,ilk gezisini güzel yurdumun güzel bir beldesi olan Kapadokya'ya eşimle yaptık.Kapadokya; Uçhisar,Ürgüp,Göreme,yeraltı şehirlerinin bulunduğu Kaymaklı ve Ihlara vadilerinin genel adıdır.Kapadokya ziyaretinizle birbirlerine yakın olan bu beldelerden istediğinizi baz alabilirsiniz ama Uçhisar'ı baz almak oradaki kalacağınız otellerden,odalarınızdan yahut otel lobilerinden,koyaklarıyla,peribacalarıyla mükemmel,panoramik görünümü tepelerden ayaklarınızın altında,çayınızı yada içitinizi yudumlarken,keyiflice izleme mükemmelliğini gün batımınlarında yaşayabilirsiniz.Burada otel diye bahsettiğim mekanlar,öyle sizin bildiğiniz oteller gibi değildir.Peri bacaları gibi toprağın jeolojik yapısının yumuşakça olduğu bu yerlerde,kayalar oyularak,yonu taşlarıyla desteklenip odalar haline getirilmiş,ham ağaçlarda kapı ve pencerelerde,pardılarda (Tavan) kullanılarak egzotik bir havaya büründürülmüştür.Yerli ziyaretçiler yonu taşlarıyla yapılmış odaları tercih ederlerken,yabancı ziyaretçiler bilhassa Çin'liler ve Japon'lar,mağara odaları tercih etmektedirler.Uçhisar'ın yerleşimi,peri bacalarının jeolojik özelliği taşıyan kayaları gibi devasa büyüklükteki kocaman bir kaya kütlesinin üzerine yapılan kalenin,o tarihteki medeniyetlerin yaşam alanı olmuş zaman içerisinde bu koca kaya kütlesinin eteklerine buralarda yaşayan insanlar yerleşip medeniyetlerini sürdürerek,bu günlere gelinmiştir.Uçhisar;Daha evvel sığınma yeri olarak kullanılan kovuklarla,tepenin üzerindeki kalenin eteklerindeki evlerle yaşam alanlarına dönüştürdükleri Kapadokyanin bir parçasını oluşturan insanların yaşadığı,çarşıların,lokantaların,yöresel hediyelik eşyaların satıldığı ve bir kesim insanların buraları mekan tutarak yaşadığı bir kasabadır.Yerli halk her ne kadar tarım yapsada gelirini daha çok buraları ziyarete gelen ziyaretçilere sundukları para karşılığındaki hizmetlerden elde etmektedirler.Kale turizm bakanlığı,müzeler müdürlüğü denetimi altındadır ve ziyaretler 65 yaşını aşmayanlara ücretlidir.İlk giriş yerleri oyularak kaleye çıkış yeri olan tüneller haline dönüştürülmüş isede kaleye çıkmanın zorluğu düşünülerek yapay merdivenler yapılmış ve etrafıda tel örgülerle desteklenmiştir.Kalenin tepesinden,aşağılardaki güzellikleri,panoramik dakikalarca zevkle seyretmelerinize değer.Ayrıca daha uzakları seyredip görebilmek için ücretli 2 adette dürbün bulunmaktadır.Uçhisar'da çarşı içinde yöresel yemek yenilebilecek bir hizmet anlayışınıda belediye ziyaretçilere sunmuş,sırf kadınların hizmet verdiği kadıneli denen güzel bir mekandan leziz ev yemekleri yeme olanağı sağlanmıştır.Nisan ve Mayıs aylarından,Eylül ve Ekim aylarına kadar,aşırı ziyaretçilerden dolayı insan kalabalığı olan bu yerlerde benim gibi kalabalıktan hoşlanmayanlar için en iyi ziyaret zamanı kış aylarıdır.Kızımın doğum günlerimiz armağanı olarak rezervasyon yaptırıp yerleştiğimiz mağara butik otelden Göreme'ye kadar yürüyerek gidip,cep telefonlarımızla anı olsun  diye peribacaları önlerinde resimler aldık(Çektik).Güvercinlikleri gördük,jeolojik koyaklardan inerek aşağılardaki doğal odalarına girdik,doğal at bakım ağıllarından geçtik.Gün bitiminde yine yayan dönüp,akşam bu yayan yürüyüşlerin yorgunluğunu atmak için duşlarımızı alırken,sıcak suyun bedenlerimize vuruşları dinlendirci geldi ve rahatladık.Banyodan sonra bu yörenin üzüm bağlarından elde edilen kaldığımız yerin ikramı şaraplardan birer kadeh içip,arkasından tavla müsabakası yaparken,günün yürüyerek meydana getirdiği yorgunluklarımız,esnemelerimizle belirginleşmekteydi.Yataklarımızda uzanmış yatarken,dışarıdaki taş avluya şıpır şıpır düşen yağmur damlalarının seslerini duyabiliyorduk.Sabahleyin Uçhisar'a 30-40 km kadar uzaklıkta olan Kaymaklı'ya yeraltı şehrini görmek üzere haraket ettik.Arabayla seyir halindeyken geceden başlayan yağmur halâ devam ediyordu.Yeraltı şehri Kaymaklı kasabasının hemen içinde.Burada da mevsim kış olmasına rağmen turlarla gelen yabancı turist sayısı yine fazlacaydı.Giriş ücreti 25 TL.ödeyerek bu yeraltı şehrine elektronik aramalardanda geçerek girebiliyorsunuz.Korkularınız varsa buraya girmemenizi tavsiye ederim ama gerçektende o dönemlerdeki insanların çok derin hava delikleri,mezar odalar ve kendilerine göre ibadethane ve sunaklar,oturma ve şaraphane odaları yaparak bir kültür oluşturdukları bu tarihi kent görülmeye değer bir yer.Yollar odalara geçilecek geçit yerleri çok dar olmasına rağmen geçişlere engel değil.Şişmanlar asla giremez ve biraz kilolularda ıkılaya ıkılaya bu ziyareti tamamlayabilirler.Kırmızı oklar devam edeceğiniz girişleri mavi oklar ise çıkışı belirler.Kırmızılar bir süre sonra bitip oklar maviye dönüştüğü zaman kendiliğinden çıkışa yönlendiğinizi bilebiliyorsunuz.Değilse bu labirent kentte asla dışarıya çıkamaz hayatınızın sonuna kadar bu yeraltı şehrinde çıkmaya çalışarak ömrünüzü bitirebilir bulamadanda burada ölür gidersiniz.Hayret edilecek ve görülecek güzel bir mekan.Bu aradan çıkışla 65-70 km.uzaklıktaki Ihlara Vadisine yöneliyorsunuz.Bu vadi harika bir vadi ne dolaşmaya nede tepelerden aşağıları seyretmeye doyabilirsiniz.Yazımın başında belirttiğim gibi hayatınız bazı edinimleriniz olmadığı müddetçe beklemelerle yahut statüler edinip konumumu değiştireceğim diye okullara giderek,imtihanlara girerek beklentilerle geçip gitmekte.Neden?.Bu cılk politikacılar yüzünden.Zenginliklerle dolu bu coğrafyamızdan vatandaşımızın üzerine bu zenginlikleri yansıtamıyor ve gelecek günlerde hayatımız daha iyi olacak diye avuntularla ömrümüzü beklemelerle ve bu beklentilerle manühullelerle geçip,gitmekte.Bu ziyaretlerin bitiminde Konya'ya dönerken bunları düşündüm.Bu it herifler,köpek soyları tarafından ayrışımlara uğratılıp,birlik ve beraberlik ilişkilerimizi yaratamıyor ve devamlı bunlar tarafından sömürülüyoruz.Çok vatandaşımız köyünden hiç çıkmadan,köyünden başka bir yerleri göremeden ebediyete yokluk içinde bir ömür tamamlayıp uçup gidiyor.Bizim için sadece öte dünya makbül,bu dünya'daki güzellikleri yaşamamızın anlamı yok.Birileri böyle söylüyor..5/Ocak-2018  Şerafettin Sorkun/Konya'dan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SELMA GÜNERİ ve LAYIK GÖRÜLEN ONUR ÖDÜLÜ

Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...

YAŞADIKÇA

    İnanılmaz doğal güzelliklerin olduğu ağaçlar,dağlar,göller,baharla birlikte yeşeren otların yanı sıra ufukların göğe değiverecekmiş gibi göz eriminize ulaşan,gün batımlarının akşamlara dönüşen zamanları.Kulaklarınızda çın çın pervasızca eksilmeksizin süren ağustos böcekleri ötüşlerine,gökyüzünde  parıldayarak ışıklar saçan yıldızlarda dahil aklınıza gelen gelebilen bir çok güzelliklere,kapalı kapılar ardında kalınan şu günlerde özlemler duyuyorsunuz.Artan nüfuslar,mülteci adı altında ülkeye sokulan ne oldukları belirsiz insan tiplemeleri,evlerde odalarda duvarlar arasında eşyalarla birlikte sıkılmışlıklar sizi bu düşüncelere,doğaya tam teslimiyetlere itiyor.Virüs gösterdiki,aniden çepeçevre baskınlar yaparcasına bizleri sarıvermesi kendimizi hiç yaşamamış gibi hissettirdi.Sanki o kadar yılları bizler eksiltmedik,sanki üzerimizden mevsimler hiç geçmedi,kaç kez geçen sonbaharları,sonbaharlardaki yaprak dökümlerini biz hiç görmedik?.Hiç bitmeyen işlerimizin olduğunu sanı...

DOLU DOLU SEVGİLERİM

     Kendimi çok seviyorum,seviyorumki yaşamı;kendime olan tutkum ve ihtirasımla daha bir başka algılarıma düşürüp,ömrün süren her katresinden ayrı bir zevk duyuyor,mutluluğuma mutluluklar katıyorum.Böyle hazlar alarak meydana gelen oluşum,gezegeni sevmemi gerektiriyor.Yer kürede canlılar var,yaşamın her biri ayrı ayrı renk katıcı  tamamlayıcıları.Onlar olmazsa her şey anlamsız ve varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil.Ya bizler,biz insanlar?.Bizler sizler yani hepimiz,bazılarımız ne düşünür sek düşünelim,nasıl eleştiriler yaparsak yapalım çok harika varlıklarız.Duygularımız var,bu duyguların meydana getirdiği arzularımız,isteklerimiz hatta ve hatta gözyaşları döküp hüzünlenmelerimiz.Ağlamak kadınlara nasıl yakışır.Hüzünlenip gözyaşları dökerken ne kadar güzeller..An olur ağlamalara bile özlemler duyup,köşe bir yere çekilip gözyaşları döktüğümüz zamanlar azmıdır?.Dram filmlerini,acıklı romanları,hüzünleri sevdiğimizden okumaz veya seyretmezmiyiz?.Özlem,hasret dolu...