Çocukluğumuzda etkisinde kalınan romanların başında gelen "Robenson Crusoe ve Issız Ada'da geçen Günler" romanları yıllar sonrada bazen o romanın kahramanları gibi yaşamaya özlemler duymamıza neden olmuş,kentlerin içindeki insan fazlalıkları ve onların bize ters gelen aksi tavırları bu şekil isteklere yönelmemize gerek duyurmuştur.Biz herkeslerin doğrusumuyuz,hep doğru düşünenmiyiz?Burası tartışılır ama insan devamlı kendisini mükemmel mükemmelden öte harika bulur.Böyle olmasa böyle düşünmese ruh sıkıntılarına alışık bir hayatın paydası olur onuda bir türlü aşamayarak özgüven eksikliğiyle korkularla yol alacak gidişatın direksiyonundadır.Şoförlük kolay değildir.Nerde ne zaman vites küçültülür,virajlarda ve yağışlarda ne hesap edilir,tek yönlü yollarda arabalar nasıl sollanır,uzun yollarda uyuklar hallerden nasıl kurtulunur tüm bu ve buna benzer kavramların asgariye düşürülüp veya tamamen sıfırlanmasıyla elde edinilen bir mertebenin yanısıra uyuşturucu ve alkoldende uzak durularak uygulanan uğraşlardan biridir sürücülük.Hayat da bir araç ve bizlerde fertler olarak onun direksiyonondaki sürücüleriyiz.Bazı durumlarda başımızı ağrıtan olumsuzluklar tüm uğraşmalarımıza rağmen önlenemiyorsa,buna gücümüz yetmiyorsa,bunun adı alın yazısıdır.Buna yapacak bir şeyimiz yoktur.Eskilerde bir laf vardır.Çalış çalış bir karış.Yani doğuşla birlikte tüm uğraşmalara rağmen bir karıştan fazla kat edilemeyen bir mesafe olarak nitelemiş bunu eskiler.Bana göre emek en büyük değerdir.Emeğinin karşılığı olarak insan bir şeyler elde eder ve buna nafaka denir.Nihayetinde hepimizin yiyeceği,boğazımızdan geçecek olan bir lokmalık yiyecektir.Birileri bu lokmayı elimizden alıp kendi boğazına götürüyorsa bunun adı sömürüdür.Sömürüler kanun adı altında bir zümrenin eline geçmiş ise bu ciddi bir tehlikeye dönüşmüştür.Artık o çocukluğumuzda okuyupta etkisi altında kalınan romanların kahramanları gibi ıssız bir adaya gidip oralarda yaban hayatı sürme düşünceleri ister istemez hafızalarımızda yer işgal eder.Hayatın içinde devam eden yolculuğumda çok iyi direksiyon kullanıyor,kırmızılarda duruyor trfik kurallarına mutlak riayet ediyor,vergilerimi anında ödüyor,alkolü ve sigarayı dünyamın içine hiç almıyorum zaten çok pahalı istesemde alamam ama çalış çalış bir karış misali bir karıştan fazla mesafe kat edemiyorum. Şerafettin Sorkun/Konya'dan
Bir şarkı dinlersiniz geçmiş yıllarınızı hatırlatan.O şarkıyla hatırasını yaşayacağınız,tekrar bulacağınızı sandığınız sokaklar yok olmuştur.Şükran Ay'ın her şarkısı Kozan sokaklarını ve sinemalarını gözümde canlandırır.Anılarımı gömdüğüm o kentte belediye otobüsleri ve uzak semtlere gidilen dolmuşlar yoktu o zamanlar.Her yerlere yayan gider,günün yorgunluklarına rağmen hayatımızda olmazsa olmaz olan sinemaların gece matinelerinden de kalmaz muhakkak her akşam sinemaya gider,paramız olmazda giremezsek,yazlık sinemaların apörlelerinden çın çın etrafa yayılan filmin müziklerini ve sesini film bitesiye kadar dinlerdik.Bu tarz biz çocuklar için bir takılma biçimiydi.Seviyorduk sinemaları,film yıldızlarını.Onların bizim dünyamızda farklı ve ayrı bir yerleri vardı.Kozan yaz geceleri yazlık sinemalarla güzeldi.Zaman ne kötü bir mevhum bütün değerler bir bir yok oldu.Selma Güneri'nin Konya/Çumra'da seyrettiğimiz filmlerinde yeni bir yüz olarak karşımıza çıkıvermesi,bizden biri...
Yorumlar
Yorum Gönder