Ben Şerafettin Sorkun

          Kırılıyorsunuz bir gün.Diliniz susuyor bu kırgınlıkla,uzaklara bakılı kalıyor gözleriniz yürek yanıklığıyla,içinizde istek yok kırıldınız bir kere.Çok istesenizde görmelere gitmeyi kırgınlık varya o aşamayıp sizi çakan devinimsiz bırakıp gitmelerinizi engelleyen küskünlüğe dönüşen kırgınlık içinizde yol almış bir kere.Gerilere dönüş yaptırtmayıp kazıklar çakar gibi çakılı tutuyor olduğunuz yerlere.Bu gün efkar üstüne efkar yükleyip çoğalttım yürek sızlamalarımı.Her şeyler döngü gereği gayet normal devam ediyor.Bende ise kırgınlığın hasıl ettiği içime darlık getiren yersiz bir öfke.Tüm bunlara rağmen öyle özledimki yaşanılan mutluluk dolu anları.Çocuklara sorular sorulur ara ara "Beni ne kadar seviyorsun" diye.Kollarını genişçe açıp,dışa doğru yay çizip,kafaları üzerine kadar bu yayı genişletip tüm dünyayı tariflercesine Dünyalar kadar" dedikleri gibi geleceklerin düşünülen bekleneni getirmedikleriyle üzülürken,geçmişte yaşadığım mutlulukları dünyalar k...

         Gittiğiniz yerlerin,gidipte gezdiğiniz beldelerin bıraktığı etkileri,ayrılıklarınızda bile unutmuyor,unutmak istemiyorsunuz.Anılarnız geliyor akıllarınıza bir,bir.Anılıp geçen günler bedenlerde titretici,ürpertici heyecanlar yaşatır.Boşver hazret dersiniz,boş geç tüm zamanların getirdiklerini,getireceklerini.Oturup uzun uzadıya düşünüp,son mektubu yazma ve gönderme kararları vermişlikleriniz olmuştur,sonra buruşturup atmışlıklarınız.Sevgi varlığıyla yokluğu arasındaki mesafeleri sonsuzluk kadar uzaklarda yada bir nefes kadar yanıbaşınızda algılayıp soluğunu duyabilecek mesafeler sayılmayacak kadarda yakınlıkta.Hissetmeyi anlama yada anlamama düşünceleri yaşadıklarınızla hasıl olur.Birikir gün gün ve bu birikimler onun ve sizin dünyalarınızla asla bağdaşmaz düşünceleri yerleşir,sabitlenir beyinlerinize.Öyleyse anlamsızsa,itibarsızsa ne önemi varki birlikteliğin kararı kaçınılmazdır.Orda,şurda,burda yürürüm sonsuzluğa ve yalnızlığa duyguları yoğunlaşır.Ay...

           Bu gün 19/Mayıs-.....Bundan tam 1 asır evvel hayatlarda olmayan atalarımızın genlerinde yıkılmış bitmiş bir imparatorluğun parçalanışına,asil bir Türk evladının ülkenin işgal edilişine dayanamayıp baş kaldırısını yaptığı zamanlarda hayatlarda değildik.Bu başkıldırı olmasa,bu vapur Bandırma'dan yola çıkıp Karadeniz'e doğru yol almasa genlerinde bizleri taşıyan atalarımız düşman işgaline uğrayan Anadolu topraklarımızda kurşunlara dizilip öldürülecekler ve şu anda hayatlarımızda olmayacaktık.O günleri tarih kitaplarından öğreniyoruz.Hani bir fesli vardıya kaçak saraylarda birilerinin himayesinde dizlerinin dibinde bol keseden milletin kazancından yeyip duran.Halk bir lokma ekmek bulamazken o kuş sütü eksik olmayan sofralarda cumhuriyetin nimetlerinin tam göbeğinin ortalarında boğazıyla,gövdesiyle,kıçıyla saltanatlar sürdü.Tanıyamadınız..Biraz daha ipi ucu vereyim."KEŞKE YUNAN ANADOLUYU İŞGAL ETSEDE DİNİMİZİ RAHATÇA YAPABİLSEYDİK"diyen deyyus.İşte bu...

Egolarımız;yapılarımızda,özümüzde yaradılışımızla birlikte sahiplenilmeyi,ilgileri,alakaları gerektirir başlangıçlar olarak önce bizleri doğuran,emzirip doyuran analarımızla başladı.Her ana oğlum,dedi kuzum dedi.Ailenin tüm fertleri odaklandılar üzerlerimize.Beşiklere belediler,kucaklara alıp sevdiler,ağlayıp zırlamamalarımız için çeşit çeşit şaklabanlıklar yapıp bizleri hoşnut ettiler.Doğruydu tüm sevgiler,gösterilen ilgiler.Karmaşık olan bizlerdik.İnsan denen,akıllı mahlukatlar,evrenin sahiplenicisi,tek hakimleri,karar vericiler,kendimizden başka hiç bir canlı ve çevreye yaşama hakkı tanımayan,vermeyen,öldürücü,yok edici,çalan,çırpan,önündeki pipisinin doğrultusunda hareket eden,kendisine bir aykırılık yapıldığında eşit hak ve özgürlüklerden bahseden ama kendisi hiç bir kimselere özgürlük ve hak tanımayan bizler.Yaşadıkça görüyorum ve hele hele bu bizim içinde yaşadığımız coğrafyada bana tanınan yaşama hakkı sınırları içinde daha iyi görmekte olup ve şu soruları hepimize sormaktan ge...

            Mevsimlere benzer hayatlarımız,sürdürülen ömürlerimiz.Rüzgarlar eser,durgunluklar,dinginlikler yaşar ışık hızında gitmelerimiz olur.Yeşerir kimi,kimi ilkbahar gelişlerini andırır,doğa manzaraları görselleri misali.Sararmış sarı yapraklara dönüşür bazı,bazı sonbaharları yansıtırcasına.Kavuşmalar ve keza ayrılıklar,yaşadıkça "Beklentilerimiz değildi bunlar" dediğimiz hayretler edip kabüllenilmez olumsuzluklar yüklenirken omuzlarımıza şaşkınlıklara uğradığımız.Sevdalarımız,aşklarımız olur,yaşamımızın tastamam gerçeği,buldum diyeceğimiz,sıkı sıkı sarılıp sahiplendiğimiz.Kuş göçlerini mecburiyetlere taşıyıp gökyüzünde başka başka yerlere kanatlar açılıp göçler için uçuşlar görülür.Tartışmalarımız,iddialarımız,kavgalarımız başlar yavaştan yavaştan.Üzerinize kara bulutlar çöker ayrılık vakti geldi dersiniz.Kuş göçleri uçuşları gibi alır başınızı çeker gidersiniz.Hayatı buldum dediğiniz gitmeleriniz kopuşunuz olur.Bir köşeye bir kenara,kenarın en uç yer...